Bina Bahçesindeki Baz İstasyonunun Kaldırılarak Müdahalenin Önlenmesi İstemi
T.C. Yargıtay Başkanlığı - 4. Hukuk Dairesi
Esas No.: 2017/1147
Karar No.: 2017/1452
Karar tarihi: 07.03.2017
davanın kabulü • özen yükümlülüğü • tehlike sorumluluğu • delillerin değerlendirilmesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ...İletişim Hizmetleri A.Ş. aleyhine 29/07/2013 gününde verilen dilekçe ile sağlığa zarar verdiği iddiası ile davalı şirkete ait baz istasyonlarının kaldırılması istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 30/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 07/03/2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, davacının beş ayrı bağımsız bölümü ve bir dükkanının bulunduğu binanın bahçesindeki baz istasyonunun kaldırılarak müdahalenin önlenmesine ilişkindir.
Mahkemece, davaya konu baz istasyonunun yaydığı manyetik alan değerinin, Yönetmelikteki değerin altında olup, sağlığa zarar verdiği bilimsel delillerle kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmiş ve bu karar Dairemiz çoğunluğunca onanmıştır.
Uyuşmazlık; son yıllarda kullanılan cep telefonlarındaki haberleşmeyi sağlayan ve baz istasyonu olarak isimlendirilen tesisin kullanılması sonucu bir zararın bulunup bulunmadığı, varsa bu zararın hangi durumlarda söz konusu olabileceği ve giderilmesi konusunda ne gibi önlemlerin alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Dava konusu olan tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi ilgilendirmesi itibariyle de kamuya hizmet vermeyi amaçladığı tartışmasızdır. Ne var ki bu hizmetin verilmesi ve tesisin kullanılması sonucu doğan zararlardan da tesis sahibinin sorumlu olacağı TBK'nın 69, 70 ve 71. (BK 58, 59 ve 60) maddelerinde düzenlenmiştir. Esasen bu sorumluluğu kusura dayanmayan tehlike sorumluluğu olarak da kabul etmek mümkündür. Bu özelliği itibariyle tesisi kullanan ve işletenin yüksek özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde en küçük bir özensizliğin maddi değerlerle ölçülmeyecek kadar ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bunun için zarar görenin zararını değil, tesis ve işletme sahibinin tesisin işletilmesinden dolayı kişilere bu bağlamda çevreye bir zarar vermediği ve herhangi bir olumsuz sonuç oluşmadığının kanıtlanması gerekir. Bu sonuç genel sorumluluk kurallarının aksine olarak davalı işletmenin ağır tehlike doğuracak özelliğinden kaynaklanmaktadır.
Dosya kapsamına göre, taraflar arasında baz istasyonunun yaydığı radyasyonun ilgili Yönetmelikte belirtilen elektromanyetik alan şiddeti değerleri altında olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık baz istasyonunun yaydığı radyasyonun referans değerlerin altında olsa bile, zaman içinde bölgede radyasyon yoğunlaşması ve buna bağlı hastalıklara yol açacağı iddiasına dayanmaktadır. Davaya konu baz istasyonunun 12/07/2001 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelik hükümlerine uygun olduğu ve bu Yönetmelikteki elektromanyetik alan şiddet değerlerinin altında faaliyet gösterdiğinin belirlenmiş olması, bu nedenle bir zararın doğmayacağını kabul etmek için yeterli değildir. Ayrıca hakim uyuşmazlığın çözümünde Yönetmeliğe değil yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk hukukunun ilkelerine göre karar vermek zorundadır.
Şu halde; yaşam alanlarına yakın olan baz istasyonlarının, çevre binalarda ve bu bağlamda davacının meskeninde ve işyerinde bulunanların sağlık bakımından büyük endişeler taşımasına neden olacağı, aynı bölgede yaşayan insanların psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik oluşturacağı açık olup, davacının zarar gördüğünün kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun red hükmünün onanması kararına katılmıyoruz. 07/03/2017
Av. Mesut YILDIRIM