Prim Borçluları, Ödenmesi Gereken Son Gün İtibariyle de Olsa, Primlerden Sorumludur
ÖZET
Prim borçluları, primlerin ödenmesi gereken son gün itibariyle de olsa, kanuni temsilci ve üst düzey yönetici oldukları dönemlerde ödenmesi gereken ve tahakkuk eden primlerden sorumlu tutulmalıdır.
T.C.
YARGITAY 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/10618
KARAR NO : 2021/15262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Bölge Adliye
Mahkemesi : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Tarihi : 27/05/2021
No : 2020/677-2021/450
Davacı : Saruhan Rerüg adına Av. Elçin Nemkög
Davalı : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. Müşfik Eded
İlk Derece
Mahkemesi : Adıyaman İş Mahkemesi
Tarihi : 27/01/2020
No : 2018/512-2020/65
Dava, ödeme emrinin iptali tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi *** tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, usulsüz tebliğ nedeni ile dava konusu ödeme emirlerinin öğrenildiği tarihin 02.12.2016 olduğunu, iradesi dışında AAAAA Derneği yönetim kuruluna kaydı yapıldığından temsil ve ilzam yetkisi olmaması nedeni ile davacının ödeme emirlerinden sorumlu olmadığını ve ödeme emirlerinin zamanaşımına uğramış olduğunu belirtmek sureti ile 2016/13380, 2016/13399 ve 2016/13400 takip numaralı ödeme emirlerinin davacı yönünden iptallerine ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili, yetki, görev, husumet ve zamanaşımı itirazları bulunduğunu, itiraz komisyonuna başvurulmaksızın davanın açıldığını ve 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi uyarınca davacının sorumluluğu bulunduğunu belirtmek sureti ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama sonunda "davanın kısmen kabul kısmen reddi ile,
1-SGK Adıyaman İl Müdürlüğü tarafından davacıya gönderilen İdari para cezalarına ilişkin 16.11.2016 tarih *** sayılı 2016/013399 takip nolu ödeme emrinin; 16.11.2016 tarih *** sayılı 2016/013400 takip nolu ödeme emirlerinin davacı yönünden iptaline,
2-SGK Adıyaman İl Müdürlüğü tarafından davacıya gönderilen 16.11.2016 tarih *** sayılı 2016/013380 takip nolu ödeme emirlerinin, 2008/06-07-08-09-10-11-12, 2009/01-02-03-04-05-06-07-08 ayları yönünden; sorumluluğu bulunmadığından davacı yönünden iptaline, bu dönem yönünden davacının davalı Kuruma borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair talebin reddine,
3-Davacının fazlaya dair taleplerinin reddine, " karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, “A)1-Davacının istinaf talebinin esastan Reddine,
2-Davalı SGKB vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Adıyaman İş Mahkemesinin 27.01.2020 tarih ve 2018/512 E. - 2020/65 sayılı ilamının HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca kaldırılmasına ve düzeltilerek esas hakkında yeniden karar verilmesine,
B)1-davanın kısmen kabul kısmen reddi ile,
SGK Adıyaman İl Müdürlüğü tarafından davacıya gönderilen İdari para cezalarına ilişkin 16.11.2016 tarih *** sayılı 2016/013399 takip nolu ödeme emrinin; 16.11.2016 tarih *** sayılı 2016/013400 takip nolu ödeme emirlerinin davacı yönünden iptaline,
2-SGK Adıyaman İl Müdürlüğü tarafından davacıya gönderilen 16.11.2016 tarih *** sayılı2016/013380 takip nolu ödeme emirlerinin, 2008/06-07-08-09-10-11-12, 2009/01-02-03-04-05-06-07 ayları yönünden; sorumluluğu bulunmadığından davacı yönünden iptaline, bu dönem yönünden davacının davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair talebin reddine,
3-Davacının fazlaya dair taleplerinin reddine,” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı kurum vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, yazılı müracaat olmaksızın doğrudan dava açılmasının yerinde olmadığını, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 80 ve 88. maddeleri uyarınca davacının müşterek ve müteselsil sorumluluğu bulunduğunu belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Türk sosyal sigortalar sistemi, ağırlıklı olarak primli rejime dayanır. Kurumun sosyal sigorta yardımlarını sağlaması; önemli gelir kaynağı olan sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz ödenmesine bağlıdır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80’incimaddesi hükmü, primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamaya yöneliktir. Anılan maddenin birinci fıkrası hükmüne göre, işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur. Süresinde ödenmeyen prim ve diğer
alacakları 6183 sayılı
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca Kurumca tahsil edilecektir. Aynı maddenin onikinci fıkrasına göre de; sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen
kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli
görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise
idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli
görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmüne ve 6183 Sayılı Kanunun mükerrer 35’nci maddesinde de"Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan
alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl
borçlusuna rücu edebilirler." hükmüne yer verilmiş, iş bu maddeye 4.6.2008 tarihli ve 5766 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen ;
"(Ek fıkra: 04/06/2008 - 5766 S.K./4.mad)
alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar,
alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
(Ek fıkra: 04/06/2008-5766 S.K./4.mad) Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz" beşinci ve altıncı fıkraların, 03/04/2015 tarih ve 29315 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 19.03.2015 tarih ve 2014/144 E. ve 2015/29 K. sayılı kararı ile iptallerine karar verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemelere göre, prim borçluları, primlerin ödenmesi gereken son gün itibariyle de olsa, kanuni temsilci ve üst düzey yönetici oldukları dönemlerde ödenmesi gereken ve tahakkuk eden primlerden sorumlu tutulmalıdırlar.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 85’inci maddesi ile 2908 sayılı Dernekler Kanununun 27’nci maddesi hükümleri uyarınca; derneklerin yönetim kurulları, derneğin yürütme ve temsil organlarıdır. Bu görevlerini, kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirmelidirler. Ayrıca temsil görevinin, yönetim kurulunca üyelerden birisine veya üçüncü bir kişiye devri de mümkündür.
Somut olayda; davacıdan talep edilen AAAAA Derneği’ne ait prim, idari para cezası ve gecikme zammı alacağının tahakkuk ettiği tarihte davacının dernek yönetim kurulu asil üyesi olduğu tespit edilmişse de; davacının dernek adına temsil ve ilzam yetkisinin bulunup bulunmadığı ve davacının iddia ettiği 5.11.2009 tarihinde teknik as başkanlık ve yönetim kurulu üyeliğinden istifa etme durumu belirlenmiş değildir. Bu nedenle Mahkemece, Dernek Tüzüğü ile karar defter ve tutanakları dâhil tüm bilgi ve belgeler incelenerek, davacının AAAAA Derneği adına temsil ve ilzam yetkisinin bulunup bulunmadığı yöntemince belirlenerek, deliller hep birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması; usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekili ve davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin, istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2. maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 01.12.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi..