Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme

Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme

Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme

T.C.
YARGITAY
12. Ceza Dairesi

Esas 2018/8466
Karar 2019/9054
Tarih 18.09.2019

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi

Suç : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme

Hüküm : CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraat

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasında belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir.

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 esas, 2014/331 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; TCK’nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK’nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmektedir. Ancak, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.

Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada, evli olan sanık … ile kocasının il dışında yaşadığını beyan eden katılan … arasındaki komşuluk ilişkisinin zamanla duygusal birlikteliğe dönüştüğü ve bir süre sonra taraflar arasındaki arkadaşlığın sona ermesinin ardından, sanık …’in, köylerde seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlayan ve katılanın köydeki evini bilen arkadaşı Nihat’a, katılana ait cep telefonu numarasını verdiği ve adı geçen arkadaşının 15.05.2014 tarihinde katılanı ısrarla telefonla arayarak, 2012 yılında patates satması nedeniyle alacağı olan 90,00 TL’yi ödemesi bahanesiyle onu cinsel amaçlı olarak taciz ettiği iddialarına konu olayda;

Sanık … ile arkadaşı olan diğer sanık …’ın cinsel taciz suçundan beraatlerine ilişkin hükümlerin temyiz edilmeksizin kesinleştiği, temyizin kapsamının; sanık … hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan kurulan beraat hükmü ile sınırlı olduğu belirlenerek yapılan incelemede:

Soruşturma evresinde katılana ait cep telefonu numarasını kimseye vermediğini ifade eden sanık …’in, kovuşturma evresinde, arkadaşı Nihat’ın köyde borcu olanların telefon numaralarını istemesi nedeniyle katılana ait cep telefonu numarasını arkadaşına verdiğine dair ilk ifadesiyle çelişen tutarsız savunmalarına itibar edilemeyeceği ve arkadaşı olan Nihat’ın da evini ve adresini bildiği katılanla doğrudan iletişim kurmak yerine 2012 yılından beri tahsil etmediği 90,00 TL’lik borcun ödenmesi için katılanı iki yıl sonra aynı gün birden fazla defa telefonla aramasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği gözetildiğinde, sanık …’in, katılana ait GSM numarasını arkadaşına vermesini gerektiren makul, meşru ve mantıklı bir sebep bulunmaması nedeniyle katılanın rızası dışında hareket ettiğinin açıkça anlaşılması karşısında,

Sanık …’in, kişisel veri niteliğindeki katılana ait cep telefonu numarasını kaydedilmiş haliyle ve hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle arkadaşına vermesi şeklinde sübut bulan eyleminden dolayı TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasında tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, “… sanığın katılana ait cep telefonunu … verme şeklinde gerçekleşen ve sabit olan eylemin, cep telefonu numarasının kolaylıkla ulaşılabilmesi ve bilinmesi mümkün olan kişisel veri niteliğinde olduğu değerlendirilerek maddede belirtilen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı…” biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında CMK’nın 223/2-e madde, fıkra ve bendi gereğince beraat hükmü kurulması,

2- Kabul ve uygulamaya göre de:

Sanığa yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile sanık hakkında beraat hükmü kurulurken, uygulanan kanun maddesinin fıkra ve bendinin CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi olarak yazılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle aynı Kanunun 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,

Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Av. Mesut YILDIRIM
Whatsapp ile görüş