Tanınmış Marka-Tescil Talebinin Reddi

Tanınmış Marka-Tescil Talebinin Reddi

Tanınmış Marka-Tescil Talebinin Reddi

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/11-578 K. 2003/703

T. 19.11.2003

• TANINMIŞ MARKA ( Tescil Başvurusu/Başka Bir Ülkede Tescilli Olmadığı Başvuru Sahibi Tarafından Beyan Edilen - Tanınmış Bir Marka Olup Olmadığının Davalı Kurumca Değerlendirilemiyeceği )

• TPE'NÜN GÖREVİ ( Tescil Başvurusu/Başka Bir Ülkede Tescilli Olmadığı Başvuru Sahibi Tarafından Beyan Edilen - Tanınmış Bir Marka Olup Olmadığının Davalı Kurumca Değerlendirilemiyeceği )

• PARİS SÖZLEŞMESİ ( Herkesce Bilindiği Mütalaa Edilen Markaların Üye Devletler Tarafından Korunacağı - Tanınmış Marka Yabancı Ülkede Tescil Edilmemiş Olsa Bile Taraf Ülkelerde 3. Kişi Adına Tescil Edilmeyeceği )

• YABANCI MARKA ( Tanınmış Marka Yabancı Ülkede Tescil Edilmemiş Olsa Bile Taraf Ülkelerde 3. Kişi Adına Tescil Edilmeyeceği - Paris Sözleşmesi )

• MARKA TESCİL TALEBİNİN REDDİ ( Daha Sonra Davacının Tescilini İstediği Markanın Tanınmış Marka Olduğunun Sabit Olması - Kararların Verildiği Tarihteki Hukuksal Durumun Esas Alınması Gereği )

• MARKA TESCİLİ ( Tescilli Marka İle Ayırt Edilemiyecek Kadar Aynı Olan Markanın Tescil Edilemiyeceği - Markanın Tescille Elde Edileceği İlkesi )

• MARKAYA SAHİPLİK ( Korumanın Markanın İhdası ve Kullanılmasıyla Değil Tescille Elde Edileceği İlkesi )

KHK-556/m. 7/b, 836

6762/m. 5257/5

ÖZET : Davacının tescil başvurusu, kendisinin beyanına göre, başvuru tarihi itibariyle başka ülkelerde tescili olmayan tanınmış olduğu belirgin olmayan bir markaya ilişkindir. Davalı kurumun, yukarıda değinilen hükümler çerçevesinde başvuruyu incelerken, davacının beyanının esas alacağı ve tescil istemine konu markanın davacı adına başka ülkelerde tescilli bulunmadığı olgusundan hareket edeceği açıktır. Davalının tescil isteminin ve buna yönelik itiraz reddine ilişkin dava konusu kararlarında hukuka aykırı olup olmadığı değerlendirilirken, her iki kararı verdiği tarihteki hukuksal durumu esas alınmalıdır.

Nitekim davacı, mahkemeye başvurarak markasının bir tanınmış marka olduğunun tespitini istemiş ancak yapılan yargılama sonunda davacının tescilini istediği markanın tanınmış marka olduğu sabit olmuştur. Eldeki davada gerçekleşen "tanınmış marka" kanıtlaması davalıya yapılan tescil başvurusundan sonradır. Başka bir ülkede tescilli dahi olmadığı bizzat başvuru sahibi tarafından beyan edilen ve markasının tanınmış marka olduğuna dair beyandan başka belge ibraz edilmeyen markanın tanınmış bir marka olup olmadığı davalı kurumca değerlendirilemiyeceği ortadadır. Yasal düzenleme ( 556/7-b ) çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda, aynı mal hizmet için, tescilli marka ile ayırt edilemiyecek kadar aynı markanın daha önce başkası adına tescilli olduğu saptanan markanın davacı adına tescil edilemiyeceği açık bulunmasına göre, davalının davaya konu her ret kararının verildikleri andaki durum çerçevesinde hukuka uygun oldukları kabul edilmelidir.

Üçüncü kişi adına vaki tescil, mahkeme kararıyla yolsuzluk saptanarak terkin edilmiş olmakla birlikte, buna dair kararın kesinleştiği tarih de, yukarıda açıklandığı üzere davalının ret kararından çok sonradır.

Bu durumda somut olayın açıklanan özelliği karşısında, davaya konu davalı işlemi, tesis edildiği tarih itibariyle yasaya uygun olup, iptali için geçerli bir neden bulunmamaktadır.

DAVA : Taraflar arasındaki "red kararının iptali ve markanın tanınmış marka olduğunun tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.1.2001 gün ve 1999/739-2001/5 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.06.2001 gün ve 2001/3610-5701 sayılı ilamı ile,

( ... Davacı vekili, müvekkilinin 97/15735 kodla işlem görmekte olan "LECCE PEN GREEN" ibareli marka başvurusunun, mezkür ibarenin aynı veya aynı türdeki mallar için dava dışı Tay Dış Ticaret Ltd. Şti. adına tescili bulunan "LECCE PEN" markası ile benzer olduğu gerekçesiyle davalı tarafından reddedildiğini, itiraz üzerine Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nca da itirazın reddedildiğini, markanın dünyaca tanınmış ve birçok ülkede de tescili bulunduğunu, Türkiye'de de ithalatçı Murat Kırtasiye Ltd. Şti tarafından 1993 yılından beri pazarlandığını, tanınmış markaların Paris Sözleşmesinin 1 nci mükerrer 6 ncı maddesi ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7/1 nci maddesi hükümlerine göre koruma altında olduğu, dava dışı Tay Dış Ticaret Ltd. Şti. hakkında marka iptali davası açıldığını ve halen görülmekte olduğunu ileri sürerek, davacı markasının tanınmış olduğunun saptanması ve davalının red kararının iptalini istemiştir.

Davalı vekili, davacının tescilini istediği markanın dava dışı Tay Dış Ticaret Ltd. Şti. adına tescilli marka ile aynı olduğunu Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü ( WİPO ) tarafından hazırlanan dünyaca tanınmış marka kriterlerini de taşımadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporu ile Beyoğlu Asliye 2. Ticaret Mahkemesinin 1994/14 esas sayılı kesinleşen dosya içeriğine göre davacının markasının tanınmış marka olduğu, dünyanın birçok ülkesinde tescilinin yapıldığı, dava dışı Tay Dış Ticaret Ltd. Şti. adına yapılan tescilin de mahkemece iptal edilip kesinleştiği Paris Sözleşmesinin 6 ncı mükerrer maddesine göre kötü niyetli tescilli işleminin süreye bağlı olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinden dayanılan delilerin tartışıp, değerlendirilmesi usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı markasının tanınmış marka olduğuna ilişkin tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden davalı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.

2- Ancak davadaki istemlerden bir diğeri davalı Türk Patent Enstitüsü'nün Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nun 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname'nin 36 ncı maddesi gereğince verdiği red kararının iptali istemine ilişkindir. Anılan kurulca itiraz tarihindeki hukuki durum değerlendirilerek 15.03.1999 tarihinde davacının itirazı reddedilmiştir. Dava dışı Tay Dış Tic. Ltd. Şti. ne ait markanın iptali kararı ise 06.10.2000 tarihinde kesinleşmiştir.Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nun kararı tarihinde henüz 3 ncü kişi adına tescili bir marka bulunduğuna göre, itirazın reddinde anılan kararname hükümlerine aykırılık yoktur. Bu durumda davanın bu yöne ilişen bölümünün reddine karar verilmesi gerekir iken, yazılı gerekçeyle kabul kararı verilmesine bozmayı gerektirmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, marka tescil istemiyle yapılan başvurunun reddi kararının ve buna yönelik itirazın reddine dair kararın iptali, markanın tanınmış marka olduğunun tespiti istemine ilişkindir.

Davacı Lecce Pen Company S.P.A vekili, davacının "LECCE PEN GREEN" ihaleli marka başvurusunun davalı tarafından, mezkür ibarenin aynı veya aynı türdeki mallar için daha önce 9.7.1996 tarihinde dava dışı Tay Dış Ticaret Ltd. Şti. adına tescil edilmiş olan LECCE PEN markası ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar aynı olduğu gerekçesiyle, 556 sayılı KHK. nın 7/b maddesi uyarınca reddedildiğini; buna yapılan itirazın da, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığınca reddedildiğini; her iki red kararının 556 sayılı KHK hükümlerine, Paris Sözleşmesine, fiili duruma, içtihatlara hakkaniyete ve M.K nun 2. maddesine aykırı olduğunu; zira, davacı şirketin kalem sektöründe dünyaca ünlü bir müessese olup, ürünlerini dünyanın birçok ülkesinde tescilli ve çok tanınmış Lecce Pen markaları adı altında pazarlandığını Lecce Pen markalarını taşıyan kalem ve parçaların 1993 yılından beri ülkemize ithal edilip satıldığını, 1998 yılından itibaren de başka şirketlerce Türkiye'de üretildiğini, çok tanınmış markaların Paris Sözleşmesi'nin 1. mükerrer 6. maddesi ve 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK nın 7. maddesi ( ı ) bendi hükümleri çerçevesinde koruma altında bulunduğunu, sahibinin onayı bulunmaksızın tanınmış oldukları mamullerinden başka mamuller veya hizmetler için dahi tescil edilemeyeceklerini, LECCE PEN ibaresinin aynı zamanda davacı şirketin ticaret ünvanı olduğunu, bu nedenle Paris Sözleşmesinin 8. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu'nun 52., 57/5 maddeleri gereğince de koruma altında bulunduğunu; dava dışı marka sahibi hakkında marka iptali için ayrı bir dava açıldığını; kaldı ki tescili takip edilen markanın söz konusu mamuller ile ilgili öncelikli kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmış olması karşısında, 556 sayılı KHK' nın 7. maddesinin son bendi uyarınca tescil talebinin reddedilemeyeceğini ileri sürerek; davacı markasının tanınmış marka olduğunun tespitine; davalı Türk Patent Enstitüsü Başkanlığının ve Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun red kararlarının iptaline karar verilmesi istenmiştir.

Davalı Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı vekili, 556 sayılı KHK' nın 7/b bendi gereğince aynı tür mal ve hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer bulunan markaların tescil edilemeyeceğini, davacı başvurusunun reddine neden olan LECCE PEN ibareli markanın, daha önce 9.7.1996 tarihinde usul ve yasaya uygun olarak başkası adına tescil edildiğini, mükerrer tescile yol açacağı için davacı başvurusunun reddedildiğini, tescilli marka ile redde konu davacı markasının kullandığı malların ve davacının LECCE PEN GREEN ibareli marka başvurusu ile, tescilli LECCE PEN markasının aynı olduğunun açık bulunduğunu, davacı markasının, Türk Patent Enstitüsünce "tanınmış marka" olarak değerlendirilmediğini, zira, bir markanın tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için aranan kriterleri taşımadığını, Dünyada bir çok ülkede tescilli olmasının bir markanın tanınmış marka olduğu anlamına gelmeyeceğini, Paris Sözleşmesinin 8. maddesinin, Birlik Ülkelerine ticaret ünvanını marka olarak tescil yükümlülüğü de getirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkemece verilen; İtalya uyruklu davacı şirketin Lecce Pen Company markasının 1986 yılından itibaren birçok ülkede tescil ettirdiği ve bu markayı dava dışı Tay Dış Tic. Ltd. Şti. adına vaki tescilden çok önce maruf ve meşhur hale getirildiği gerekçesine dayalı, davanın kabulüne, davacının 20.10.1997 tarihli başvurusuna konu "LECCE PEN GREEN" ibareli markanın tanınmış marka olduğunun tespitine tescil talebinin reddine ilişkin Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu' nun 15.03.1999 tarihli kararının iptaline dair karar Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

"LECCE PEN" markasının talep üzerine davalı Kurum tarafından 171653 marka numarasıyla, dava dışı Tay Dış Ticaret Limited Şirketi adına 9.7.1996 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle tescil edildiği, marka emtiasının "Kalem, kalem ucu, rapido takımı" olduğu; davacının 20.10.1997 tarihinde davalı Kuruma başvurarak "LECCE PEN GREEN" markasının 556 sayılı KHK. uyarınca kendisi adına tescilini istediği, başvuruda, markanın üzerinde kullanılacağı malların "Her tür kalemler ve yazı gereçleri ve bunların yedekleri ve parçaları" şeklinde ifade edildiği, bu başvurunun davalı Kurumca 11.5.1998 günlü kararda reddedildiği red kararında gerekçe olarak LECCE PEN markasının daha önce Tay Dış Ticaret Limited Şirketi adına tescili bulunmasının gösterildiği; davacının bu karara yönelik itirazının da Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığı'nın 15.3.1999 tarihli kararıyla aynı gerekçeyle reddedildiği her iki red kararının 556 sayılı KHK' nın 7/b maddesine dayandırıldığı; davacının bu arada 12.1.1999 günü, Tay Dış Ticaret Limidet Şirketi aleyhine açtığı davayla, davalı adına tescil edilmiş olan LECCE PEN markasının iptalini ve sicilden silinmesini istediği; Beyoğlu Asliye 2. Ticaret Mahkemesinin davanın kabulüne dair 10.12.1999 günlü kararının, derecattan geçerek 6.10.2000 tarihinde kesinleştiği, toplanan delillerle anlaşılmaktadır.

Bozma ve direnme kararının içerikleri itibariyle, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık davacının, aynı markayı adına tescil ettirmiş olan dava dışı şirket aleyhine açtığı marka iptali davasında verilen kabul hükmünün, davacının tescil isteminin reddine dair davalı Kurum kararına yapılan itirazın reddedildiği tarihten daha sonra kesinleşmiş olması, eş söyleyişle, itirazın reddi kararının verildiği tarihte aynı markanın üçüncü kişi adına tescilli bulunması karşısında, bu red kararının hukuka aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bu noktada, konuya ilişkin hukuksal durum üzerinde durulacaktır.

556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kalkan 551 sayılı eski Markalar Kanunumuz da markayı seçen ve onu marka hukukuna özgü bir tarzda kullanarak tanıtan kişinin hakkını, o markayı her nasılsa önce tescil ettiren kişinin hakkının önüne geçirmiş gerçek hak sahipliği, kullanma ilkesini benimsemiştir. Bu kural 551 sayılı Markalar Kanunu'nun 15 nci maddesinde "ilk kullananın hakkı, ilk tescil ettirenin hakkına üstündür" şeklinde ifade edilmiştir. 551 sayılı Markalar Kanunu'nun 15/2 maddesinde, "markayı fiilen "ihdas" ve "istimal" eden ve piyasada "maruf" ve "meşhur" hale getiren kişi, markayı önce tescil ettiren ve bu tescil sebebiyle Kanun tarafından markanın sahibi kabul edilen kişiye karşı, markanın gerçek sahibinin kendisi olduğunu dava açarak kanıtlamak hakkını haiz bulunuyordu. Öncelik hakkına göre o markayı ilk ihdas eden kişi marka üzerinde hak elde etmiş sayılıyordu. Bu durumda olan kişi, markayı önceden kendi adına tescil ettirmiş kişinin bu tescilini sildiriyordu.

Oysa 556 sayılı KHK. gerçek hak sahipliği ilkesini terk ederek, markaya sahiplik konusunda tescile mutlak sonuçlara bağlamış, korumanın markanın ihdası ve kullanılmasıyla değil tescille elde edeceği ilkesini getirmiştir. ( Bkz.556 sayılı KHK m.6 ) ve 9 ncu madde ile de tescilli marka sahibine etkili bir koruma sağlamıştır. Tescil edilmemiş markayı işaret olarak belirtmiştir. ( 556/7 ve 8 m. )

Böylece Yeni Türk Marka Hukuku Markayı seçip kullanarak onu "İhdas" ve "İstimal" eden ve "maruf-meşhur" hale getiren kişiye, marka üzerinde münhasır hak sahipliği tanımamış, ilke olarak bu durumda olan kişilere markayı tescil ettiren kişiye karşı dava şeklinde ileri sürmesi imkanını ona vermemiştir. 551 sayılı Kanunun 15 nci maddesi ile getirilen gerçek hak sahibi ilkesini, markayı tescil ettiren kişiye tanımıştır. Bu ilkelerin temeli yeni marka hukukumuzun da temelleri olan 21 Aralık 1988 tarihli ve 89/104/AET sayılı " Üye Devletlerin Markalara İlişkin Hukuklarının Uyumlaştırılmasına ilişkin Birinci Konsey Yönergesi" ve " 20 Aralık 1993 tarihli ve 40/94 sayılı Topluluk Markası Hakkında Konsey tarafından çıkarılan Topluluk Tüzüğünde" kabul edildiği anlaşılmaktadır. ( Prof. Dr. Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku 2. Bası, Beta Yayınları, İst.2002 Sh:355 vd, Aynı Yazar, Prof. Dr. Kenan Tunçomağ'a Armağan, Yeni Marka Hukukunda Tescil İlkesi ve Tescilsiz İşaretlerin Hukuku Durumu, Aksi görüşte olanlar Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hukuku Cilt:1.1997 S.76-77 Dip not: 20, II cilt 1998 s.156 Dip not:5, Prof. Dr. Hamdi Yasaman, Marka Hakkının Niteliği ve Tanınmış Markalar Hakkında Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Kararı Üzerine Düşünceler, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2003/2 sayılı s.35 vd. )

Tescil ilkesi aşağıda gösterilen hallerde genişletmekte, tescilli markaya karşı tescilsiz işaretlere ( markalara ) üstünlük tanımış bulunmaktadır.

1- Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markalar 556 sayılı KHK 7 ( 1 ) i md. si

2- Ayırt edici nitelik kazanan işaretler ( 556 sayılı KHK 7 ( 1 ) b-son madde

3- Rüchan hakkından yararlanan markalar ( 556 sayılı KHK m.25-26 )

4- Ticaret sırasında kullanılan İşaretler ( 556 sayılı KHK m.8 f.3 a ve b bentleri.

Paris Sözleşmesinin 6. maddesinin birinci mükerrer hükmü, sözleşmedeki ifadesi ile "herkesce bilindiği mütalaa edilen" markalar üye devletler tarafından korunacaktır.

Tanınmış marka, yabancı ülkede tescil edilmemiş olsa bile bu marka sahibinin izni olmadan aynı ve benzer mallar için Paris sözleşmesi taraf ülkelerde üçüncü kişi adına tescil edilmeyecektir. 556 sayılı KHK. nın 7 ( 1 ) i bendi Sözleşmesi hükmünü aynen kabul ederek bunu marka için mutlak red nedeni olarak belirtmiştir.

Yasa koyucu, TPE ( Türk Patent Enstitüsü ) tarafından bu hususun kendiliğinden ( resen ) gözönünde bulundurulmasını benimsemiştir.

Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi "umumen" tanınan markalarla ilgili yasağı aynı ve benzer mal ve hizmetler için mutlak olarak koyarken, farklı mal ve hizmetler yönünden ise halen tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış bir markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği ve tanınmış markanın itibarına zarar verebileceği anlaşılacak olursa ilgili markanın sahibinin itirazı üzerine marka tescil talebi red edilecektir ilkesini getirmiştir.

Tescilsiz bir işaret kullanma sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa aynı benzer işaret daha önce marka olarak tescil edilmiş veya tescil için daha evvel başvurusu yapılmış olmasına rağmen, o işaret ve o işareti kullanan ve bu suretle ayırt edici nitelik kazandıran kişi tarafından tescil ettirebilecektir. ( 556 sayılı KHK 7 ( 1 ) b., ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna dahil olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adlarında marka olarak tescili red edilmeyecektir. ( 556 KHK m. 7 ( 1 ) c ve d )

( 556 sayılı KHK nın 7/son maddesinde aynen "bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar ve hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmış ise ( 7/b, c,d ) bentlerine göre tescil reddedilemez" denilerek yukarıda anlatılan hususları belirtmiştir. Bu hükmün kaynağının 21.12.1988 tarihli ve 89/104/AET sayılı birinci yönergenin 3 ( 3 ) maddesi hükmü bulunduğu belirgindir. Böylece 556 sayılı KHK bu hükmü ile ayırt edici nitelik kazanmış işaretin piyasadaki varlığından rahatsızlık duymamakta ve tescilsiz kullanılan bu işaretin de daha önceden tescil edilmiş marka yanında tescilini öngörmektedir.

Önemle vurgulanmalıdır ki, ayırt edici nitelik kazanmış markalar bakımından getirilen bu korumanın, Paris Sözleşmesinin yukarıda anılan 6. maddesinin birinci mükerrer hükmüyle koruma altına alınmış olan tanınmış markalar bakımından evleviyetle geçerli olacağı açıktır. Dolayısıyle, tanınmış marka sahibi, daha önce tescil edilmiş olan markanın silinmesini istemeden de, bu markanın ( işaretin ) kendi adına tescil isteminde bulunabilecektir ) Bu ilke öğreti ve uygulamada baskın görüş olarak benimsenmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu' ndaki görüşmeler sırasında bu ilkeler aynen benimsenmiştir. ( Bkz. Tekinalp, age, s.350 vd, Y.11.H.D. nin 26.5.2000 gün E:2000/2762 K:4717, 16.6.2003 gün E:2003/856 K:6362 )

Somut olay bu yasal durum çerçevesinde değerlendirildiğinden; Yerel mahkeme kararının, davacı markasının tanınmış marka olduğunun tesbitine ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazları özel dairece reddedilmiş, böylece bu yön kesinleşmiştir. Davacı markasının tanınmış marka olduğu ve bu markanın başkası adına tescile mümkün olmadığından üçüncü kişi ( Tay Dış Ticaret Ltd. Şti. ) adına gerçekleşen tescilinin hukuka aykırı olduğu Beyoğlu Asliye 2. Ticaret Mahkemesinin kesinleşen kararıyla sicilden silinmesine karar verilmiştir. Esasen yukarıda anılan yasal düzenleme, öğreti ve uygulamaya göre dava dışı Tay Dış Ticaret Ltd. Şti. markası tescili olsa bile, davacının tanınmış markasının tescil edilebileceği ve bu tescil talebinin ret edilemiyeceği tartışmasız hale gelmektedir. Ne varki, somut olayın yukarıda açıklanan yasal durumu dışında değerlendirilmesini gerektiren bir özelliği bulunmaktadır.

556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname 7/1-b maddesine göre aynı türdeki mal ve hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescili için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar aynı olan markalar tescil edilemez. Yine, 8/1-b madde hükmü uyarınca, daha önce tescil edilmiş veya daha eski tarihte tescili için başvuruda bulunulmuş marka ile karıştırılma ihtimali bulunan marka tescil edilemez. Mutlak ret sebepleri, Enstitü' ce kendiliğinden ( resen ) dikkate alınarak incelenmesi gerektiği gibi uyuşmazlığın yargıya intikal etmesi halinde mahkemelerce de resen incelenmesi gerekir. Çünkü mutlak ret nedenleri bir def'i olmayıp bir itiraz sebebidir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık gerek yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunca gerekse mahkemece davacının markasının tescil için yaptığı başvuru tarihine göre çözümlenir. Sonradan davacı markasının mahkeme hükmü ile tanınmış marka olması Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunca o tarihte bilinmediğinden değerlendirilemez. Nitekim 556 sayılı Markaların Korunması hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmelik 'in 11 ve 12 maddesinde soruların noksansız yanıtlanacağı ve yabancı ülkede tescil edilmiş markaya dayanılarak yapılan başvurular için, tescil yapan ülke tarafından verilmiş bulunan tasdikli marka tescil yapan tescil belgesi sureti ile bu belgenin Türkçe tercümesi ekleyip Enstitüye vermesi gerekir. Davacının markanın kendisi adına tescili istemiyle davalıya yaptığı başvuru sırasında doldurduğu 20.10.1997 tarihli matbu formdaki "marka" başka ülkede tescilli mi? Sorusuna "Hayır" yanıtını vermiş olduğu ve markanın Paris Sözleşmesine tabi ülkelerde ve Türkiye'de tanınmış olduğuna dair hiçbir belge ve kanıt ibraz etmediği dava dosyasına celp edilen form örneği ve diğer belgelerden anlaşılmaktadır. Nitekim 1997 yılında Enstitü tarafından yayınlanan "Resmi Marka Gazetesi-Özel Sayısının Üçüncü Bölümünde" 1883 tarihli Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesine ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7/1 maddesine göre tanınmış markalar listesinde ve Bilgisayar kayıtlarında davacının markasının tanınmış olduğuna dair bir kayıt bulunmaktadır.

Bu duruma göre, davacının anılan tescil başvurusu, kendisinin beyanına göre, başvuru tarihi itibariyle başka ülkelerde tescili olmayan tanınmış olduğu belirgin olmayan bir markaya ilişkindir. Davalı kurumun, yukarıda değinilen hükümler çerçevesinde başvuruyu incelerken, davacının beyanının esas alacağı ve tescil istemine konu markanın davacı adına başka ülkelerde tescilli bulunmadığı olgusundan hareket edeceği açıktır. Davalının tescil isteminin ve buna yönelik itiraz reddine ilişkin dava konusu kararlarında hukuka aykırı olup olmadığı değerlendirilirken, her iki kararı verdiği tarihteki hukuksal durumu esas alınmalıdır.

Nitekim davacı, mahkemeye başvurarak markasının bir tanınmış marka olduğunun tespitini istemiş ancak yapılan yargılama sonunda davacının tescilini istediği markanın tanınmış marka olduğu sabit olmuştur. Eldeki davada gerçekleşen "tanınmış marka" kanıtlaması davalıya yapılan tescil başvurusundan sonradır. Başka bir ülkede tescilli dahi olmadığı bizzat başvuru sahibi tarafından beyan edilen ve markasının tanınmış marka olduğuna dair beyandan başka belge ibraz edilmeyen markanın tanınmış bir marka olup olmadığı davalı kurumca değerlendirilemiyeceği ortadadır. Yasal düzenleme ( 556/7-b ) çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda, aynı mal hizmet için, tescilli marka ile ayırt edilemiyecek kadar aynı markanın daha önce başkası adına tescilli olduğu saptanan markanın davacı adına tescil edilemiyeceği açık bulunmasına göre, davalının davaya konu her ret kararının verildikleri andaki durum çerçevesinde hukuka uygun oldukları kabul edilmelidir.

Üçüncü kişi adına vaki tescil, mahkeme kararıyla yolsuzluk saptanarak terkin edilmiş olmakla birlikte, buna dair kararın kesinleştiği tarih de, yukarıda açıklandığı üzere davalının ret kararından çok sonradır.

Bu durumda somut olayın açıklanan özelliği karşısında, davaya konu davalı işlemi, tesis edildiği tarih itibariyle yasaya uygun olup, iptali için geçerli bir neden bulunmamaktadır.

Bu gerekçelerle ve sonucu itibariyle aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenler bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Av. Mesut YILDIRIM
Whatsapp ile görüş