Hatalı İntibak-Sebepsiz Zenginleşme

Hatalı İntibak-Sebepsiz Zenginleşme

Hatalı İntibak-Sebepsiz Zenginleşme

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 3. Hukuk Dairesi
Esas No.: 2015/15300
Karar No.: 2017/802
Karar tarihi: 06.02.2017

sebepsiz zenginleşme • mutlak butlan • hile • iptal davası • davanın kabulü

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı idare vekili, davalıya, hemşirelik mesleğine ilişkin ön lisans diploması olmadığı halde yüksek hemşire statüsünde maaş ödendiğini , davalının 08/09/1998 tarihi ile emekli olduğu 15/09/2009 tarihleri arasında fazla maaş ve diğer ek ödemeleri aldığını ileri sürerek; 11.874.60.- TL nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir .

Davalı, gerçek dışı beyan ve hilenin olmadığını, davacının kusurlu olduğunu belirterek; davanın reddini istemiştir .

Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir .

Uyuşmazlık, davalıya yapılan ödemelerin herhangi bir şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemeler olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de davacı tarafından yapılan ödemelerin Borçlar Kanununun sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istenilip istenilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, şart tasarruf kavramı üzerinde durulmalıdır;

İdari işlemlerin maddi bakımdan ayırımı, konu ve içerik itibariyle yapılan ayırımdır. Bu yönden idari işlemler “kaide tasarruf” (kural işlem), “sübjektif tasarruf” (sübjektif işlem; birel işlem) ve “şart tasarruf” (koşul işlem) olmak üzere üçe ayrılırlar.

Şart tasarruflar, önceden belirlenmiş hukuk kurallarının kişiler hakkında uygulanmasına dair işlemlerdir. Bu tür işlemler, hukuk düzeninde değişiklik yapmazlar; yalnızca kişilerin durumunda değişiklik yaparak onları bir durumdan başka bir duruma geçirirler. Şart tasarruflar, kişisel bir hukuki durum yaratmaları bakımından geniş anlamda sübjektif tasarruflar kapsamında olmalarına karşın, “konu” bakımından

hukuk aleminde bir değişiklik yapmayıp, yalnızca hak sahibi süje bakımından bir yenilik ve değişiklik doğurmaları itibariyle, dar anlamda sübjektif tasarruflardan ayrılırlar ( ..., İdari Yargılama Usulü Kanunu, 1999, s. 13, 14).

27.01.1973 günlü 6/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; hatalı intibak gibi bir şart tasarrufun sonradan idare tarafından geri alınması halinde, daha önce bu şart tasarrufa dayanılarak memura yapılmış olan fazla ödemelerin nedensiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri istenmesinin idare hukuku ilkelerine göre mümkün olup olmadığı konusu ile ilgili olup, sonuçta, yokluk ile mutlak butlan durumları ayrık olmak ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi ile sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla, idarenin yanlış şart tasarrufu (özellikle yanlış intibak işlemini) ancak iptal davası süresi içinde geriye yürür şekilde geri alabileceği, bu süre geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiği, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceği içtihat edilmiştir.

Bu içtihadı birleştirme kararının, idare tarafından yapılan bütün ödemelere uygulanması halinde, idarenin haksız iktisap kurallarından hiçbir zaman yararlanamaması ve memurların yapmış oldukları bütün hatalı ödemelerin idare tarafından gerek ödeme yapılan kişilerden, gerekse ödemeyi yapan görevlilerden geri alamaması gibi bir sonuç doğar ki, idareyi işlemez ve iş göremez bir duruma sokacak olan böyle bir sonucun hukukça savunulması mümkün değildir. Bu nedenle, İçtihadı Birleştirme Kararının kapsamı dışında kalan ve herhangi bir şart tasarrufa dayanmayan ödemelerin, idare tarafından Borçlar Hukukunun haksız iktisap kurallarına dayanılarak geri istenebileceğinin kabulü gerekir (HGK’nun 07.03.2012 gün ve 2011/3-809 E., 2012/125 K. sayılı ilamı).

Somut olayın açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesine gelince; davalının halkla ilişkiler ön lisans proğramından mezun olduğu , intibakının davacı tarafından hata ile yüksek hemşire olarak yapıldığı , intibak işleminden itibaren emekli olduğu tarihe kadar maaşını ve diğer döner sermaye dahil ödemelerini hemşirelik ön lisans mezunu gibi aldığı anlaşılmaktadır . Görüldüğü üzere, somut olayda, davalının intibak işlemine ilişkin şart tasarruf bulunmaktadır .

Az önce de belirtildiği üzere, şart tasarruf, önceden belirlenmiş hukuk kurallarının kişiler hakkında uygulanmasına dair işlemlerdir. Bu tür işlemler, hukuk düzeninde değişiklik yapmazlar; yalnızca kişilerin durumunda değişiklik yaparak onları bir durumdan başka bir duruma geçirirler.

Bu nedenle, bir şart tasarrufa dayanılarak yapılan yanlış intibak ve ödemeler yokluk ile mutlak butlan durumları ayrık olmak ve kişinin gerçek dışı bildirimi veya hilesi ile sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla yönetim; yanlış şart tasarrufunu, ancak iptal davası ya da yasalarda özel süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar geriye yürür biçimde geri alabilir. Bu süreler geçtikten sonra yanlış işlemin geriye alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerekir.

Ne var ki, somut olayda; davacı tarafından yapılan hatalı intibak işlemine davalının gerçek dışı beyanı ve hilesinin neden olduğu iddia ve ispat edilmemiştir . Ortada bir şart tasarruf bulunduğu , davacının intibak işleminin iptali için dava açmadığı anlaşıldığından sebepsiz zenginleşme ilkelerinin somut olay yönüyle uygulama yeri yoktur.

Mahkemece; şart tasarrufa konu olan hatalı ödemelerin, borçlar hukukunun sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri alınması mümkün olmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirmeler ile davanın kabulüne dair karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Av. Mesut YILDIRIM
Whatsapp ile görüş